Sosyal fobide kişinin başkaları tarafından değerlendirileceği, olumsuz şekilde etiketleneceği endişesi hakimdir. Bu endişe kişinin karşılıklı konuşma, tanımadığı insanlarla karşılaşma gibi toplumsal etkileşimlerden kaçınmasına neden olabilir. Yemek yerken, bir şey içerken, yürürken veya spor yaparken gözlenme endişesi de kişinin başkalarının bulunduğu mekanlarda bu etkinlikleri yapmaktan alıkoyabilir. Diğer taraftan topluluk önünde konuşma, sunum yapma gibi etkinlikler de bu kişiler için önemli bir gerginlik kaynağı olabilmektedir. Kişinin bu durumlarda hissedeceğini düşündüğü heyecan ve gerginliğin dışardan fark edileceği dolayısıyla kişiyi küçük düşüreceği ve kendisinin daha da olumsuz değerlendirileceği endişesi de mevcuttur. Başka bir deyişle sadece heyecanlanırım, gerilirim düşüncesi değil aynı zamanda heyecanım gerginliğim fark edilir küçük düşerim düşüncesi de vardır. Bu yüzden de kişi toplumsal etkileşimlere girmemek, gözlenmemek veya topluluk önüne çıkmamak için kendini izole eder. Bu izolasyon da kişinin günlük yaşamdaki işlevselliğini bozar, kişinin psikolojik sağlığını olumsuz etkiler.
Olumsuz değerlendirilme endişesinin temelinde çocukluk dönemindeki eleştirel yaklaşımlar etkilidir. Çocuğa yönelik sistematik eleştiri ve değersizleştirici ifadeler çocuğun keşfedici eylemlerini olumsuz etkiler. Bu da çocuğun daha az inisiyatif almasına ve öz güvenin daha düşük olmasına neden olur. Diğer taraftan çocuk kendi başına bir şeyler başarabileceği bilincinden yoksun olur. Gelişim aşamasındaki bu olumsuz etkiler yetişkinlik döneminde de kişinin kendine güvenmemesine ve hata yaptığında ötekiler tarafından rededileceğine, damgalanacağına dair bir inanç geliştirmesine neden olmaktadır.
Sosyal fobi için risk altında olan bir diğer grup da çocukluk döneminde çok sosyalleşmeyen ya da sosyalleşmesine izin verilmeyen çocuklardır. Bu kişiler de çocukluklarında kazanacakları bazı becerileri ne yazık ki kazanamadıkları için yetişkin olarak ötekiler tarafından olumsuz değerlendirilmeye çok duyarlı olmaktadırlar. Aynı şekilde gereğinden fazla koruyucu davranan bazı ebeveynler çocuğun kendi başına çevreyi keşfetmesine ve kendi başına çeşitli etkinliklerde bulunmasına engel olabilmektedir. Bu çocukların da yetişkinliklerinde olumsuz değerlendirilmeye hassasiyetlerinin yüksek olması olasıdır.
Sosyal fobiye müdahale edilirken Bilişsel Davranışçı Terapi, kişinin kaygılandığı durumları hiyerarşik bir şekilde basamaklandırarak kişinin basamak basamak bu kaygıların üstesinden gelmesini sağlar. Bu da kişinin hem çok yoğun kaygı yaşamamasını hem de görece daha kolay olan ilk basamakları aşması nedeniyle de özgüveninin artmasına yardım etmektedir.