Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite

Hiperaktivite çocuğun çok hareketli olmasıyla karakterize bir hastalık olup nörolojik temellere sahiptir. Ancak her hareketlilik hiperaktivite bozukluğu değildir. Hiperaktivite doğuştan gelmekte iken hiperaktivite dışındaki hareketlilik ise doğuştan değil daha çok çevresel faktörlerden kaynaklanmaktadır. Örneğin travmatik bir olay sonrası, beslenme kaynaklı, stresli bir olay sonrası çocukta ciddi hareketlilik görülebilir. Bu hareketlilik daha çok çocuğun ihtiyaçlarını dile getirme tarzıdır ve doğuştan gelen hiperaktiviteden farklıdır. Hiperaktivitenin varlığına dikkat eksikliği eşlik edebilir veya etmeyebilir. Bu nedenle dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu (DEHB) üç farklı versiyonda görülebilmektedir: hareketliliğin başat olduğu versiyon, dikkat eksikliğinin başat olduğu versiyon ve hem hareketliliğin hem de dikkat eksikliğinin olduğu versiyon.

DEHB olan çocukların ebeveynleri ilk aşamada çocuğun şımarık, haylaz, yaramaz olduğunu düşünerek çocuğa kötü davranabilmektedir. Aile çocuğa daha sert ve cezalandırıcı davrandıkça çocuk da bu cezaların ve sertliğin kendisine haksızlık olduğunu düşünecek ve daha isyankâr olacaktır.   Ayrıca çocuk dürtüsel davrandığı için arkadaşlık ilişkileri çoğunlukla kötüleşmektedir. Bu gibi durumlarda çocuğun yaşadığı yalnızlık çocuğu mutsuzluğa hatta depresyona itebilir. Böylece çocuk normalde olduğundan daha öfkeli ve saldırgan davranır. Ortaya çıkan kısırdöngü hem ebeveynleri mutsuz etmekte hem de çocuğun ruh sağlığını olumsuz etkilemektedir. Ayrıca kısırdöngüden varsa başka çocuklar da olumsuz etkilenmektedir. Bu gibi durumlarda yapılması gereken ilk şey bir uzman desteğine başvurmaktır.

Dikkat eksikliğinin eşlik ettiği hiperaktivite bozukluğunda çocuğun veya gencin akademik başarısı kötü olabilmektedir. Ancak dikkat eksikliğini depresyona bağlı motivasyon yokluğundan ayırmak önemlidir. Çünkü ikincisinde dikkat eksikliği daha çok depresyonun sonucu olduğundan depresyonun tedavi edilmesi gerekir, ilkinde ise daha çok doğrudan dikkat eksikliği üzerinde çalışılacaktır. Bu yüzden dikkat kaynaklı her akademik başarısızlık dikkat eksikliği olarak yorumlanmamalıdır. Başarısızlığın başka sebepleri olabilir. Başarısızlığın sebebi tespit edildiğinde çoğunlukla sorun daha kolay hal edilmektedir.

Sonuç olarak hiperaktivite ve dikkat eksikliği olan çocukların gösterdikleri hareketlilik ve odaklanamama bir şımarıklık veya önemsememe hali değildir. Ebeveynlerin veya öğretmenlerin bu konudaki değerlendirmeleri çocuğa yaklaşımı önemli ölçüde etkiler. Çocuğu şımarık veya dersini önemsemeyen olarak görmek çocuğa yönelik tutumu olumsuzlaştırır ama aynı davranışları çocuğun yaşadığı zorlukların bir yansıması olarak görmek ise bu zorlukların nasıl aşılacağı konusunda çözüm arayışına yöneltir.